İnsanların yaratılışında bulunan merhamet ve yardımlaşma duygularından kaynaklı olarak 18. yüzyıldan itibaren sivil toplum kuruluşları devletten ayrı olarak yapılanmaya başlamışlardır. Demokratik anlayışdaki gelişmeler, hak ve özgürlüklerin gelişmesi ile birlikte sivil toplum kuruluşlarıda değişim geçirerek günümüze kadar gelmişlerdir. Bu kuruluşlar bezen uluslararası ve siyasete ve ekonomiye yön verecek kadar güçlü olmuşlardır. Günümüzde sivil toplum kuruluşları (STK)  toplumdaki çeşitli sorunları bağımsız olarak ele alıp kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatma görevi yapan, öneriler sunan her türlü birlik, sivil toplum örgütleri olarak vakıf, dernek, sendika, oda, kooperatif, kulüp, baro, platform gibi adlarla karşımıza çıkmaktadırlar. 

STK'lar kamudan ayrı olarak ortaya çıkan kendi yönetim, disiplin ve denetim organları bulunan, kendi bütçeleri ile yönetilen kuruluşlardır. İlçe bazında örgütlenenlerin yanında ulasal çapta örgütlü kuruluşlarda vardır.

Demokrasinin gelişmesinde, hak ve özgürlüklerin genişletilmesinde vazgeçilmez kuruluşlardır. Gelişmiş ülkelerdeki STK sayısı gelişmekte olan olan ülkelere göre fazladır. STK sayısındaki fazlalık o ülkenin gelişmişliği ve demokrasisi ile doğru orantılıdır. 

Ancak son dönemlerde kovid-19 ile birlikte dünyada her alanda yaşanan radikal değişimler bu alandada bir değişim ihtiyacı olarak kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle seçim süreçleri, insanların salgından kaynaklı endişelerinden dolayı istenildiği gibi tamamlanamamakta, seçimlere katılımlar azalmakta, STK üyelerinin iradeleri sandıklarda tecelli etmemektedir.

Bu durum artık seçimlerde bir devrin kapandığını göstermektedir. Zira STK üyeleri delege seçimlerine giderek oy kullanma konusunda isteksiz davranmakta ve katılımcı demokrasi zarar görmektedir. Hal böyle iken kimi STK delege seçimlerinde oy kullanan üye sayısının toplam üye sayısının %10'unu geçmediği gözlemlenmektedir. Bu kapsamda seçilen delegelerin seçtiği yönetim ve diğer organlarda üyelerin %10'unu temsil etmektedir.

Bu sarmaldan kurtularak demokrasinin tabana yayılması ve tüm üyelere ulaşılması, hatta bir adım daha ileri giderek delege sistemini kaldırıldığı ve tüm üyelerin oy kullanabildiği yeni bir seçim sistemine ihtiyaç duyulmaktadır.

Salgın sürecinde ve günümüz teknoloji çağında bu ihtiyacı karşılayacak en modern ve güvenilir sistem, elektronik seçim olarak kendini göstermektedir. Elektronik seçim cep telefonuna indirilecek bir uygulama ile mümkün olacak ve belirlenen seçim günündeki seçim saatlerinde tüm üyelerin oy kullanması sağlanabilecektir. 

Bu sayede herkesin seçime güveni tam olacak, çoğulcu demokrasi hayat bulacak, boş oylar olmayacak, zaman tasarrufu saglanarak maliyetlerde asgari düzeye indirilecektir. Ayrıca Türkiye'nin her bölgesinden oy kullanılabilek olup, insanların bir araya gelme zorunluluğu olmadığı için bulaş riskide bertaraf edilmiş olacaktır. Seçim sonuçları hızlı ve doğru olarak anında açıklanacaktır.

Tabiki bu seçim sistemide bazı riskleri içinde barındırmaktadır. Bunlar seçim güvenliği, gizli oy ilkesine ihlal riski olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak unutulmamalıdırki kaza riski var diye kimse araca, uçaga vb. binmeyim demez ve güvenlik tedbirlerine bakar. 

Artık seçim sisteminin değişimi Sivil Toplum Kuruluşları ile başlamalı ve bunun için gerekli yazal çalışma biran evvel başlatılarak gerekli olan güvenli algortmalara ilişkin yazılım çalışmaları sonuçlandırılmalıdır. Aksi takdirde salgın sürecinde özgür ve adil olmayan seçimlerle, çoğunluk kuralına göre seçilmemiş çok sığ yönetimler masaya oturacak ve demokrasi ağır bir yara alacaktır.